MektuP

Bir mektup yaz bana için de sadece sen olsun. Başkalarını değil ya da başkalrı ne der düşüncesiyle değil. Sadece kendini yaz. Hayallerini yaz, ne olduğunu, ne veya neler olabileceğini yaz. Ama sadece kendini yaz. Kendini kendi kelimelerinle anlat başkalarından alıntı yapmadan acaba yazdıklarımı anlayabilirler mi kaygısıyla değil sadece kendini yaz. Zor insanın kendisiyle yüzleşmesi ve bunu bir başkasıyla paylaşması. Sır olamadan ya da yalan söyleyemeden yaşayamayan insanlar için, bizler için zor. Ama biz bu grubu, içinde sır olmasın, dert kalmasın, herkes içini döksünde rahatlasın diye oluşturmadık mı? Ön yargılardan uzak, anlayış, hoşgörü ve sevgimizle baş koymadık mı bu yola? Birikimlerimizle ortak olmadık mı her zorluğa. Bu zorluklar karşısında a'nın, m'nin, m'in, y'un desteğini kim inkar edebilir ki? İşte biz her zaman zora talip olduk farkında olmadan. Bir insana yol gösterebilmek kolay değil. Dediklerimizin, ağzımızdan çıkan her kelimenin sorumluluğunu aldık. Ne zor...!!! Şimdi tek isteğim herkesin bir mektup yazması. Kime ne yazdığı veya kime okutacağını düşünmeden yazmısını istiyorum. Kimimiz bir dostuna yazar, kimi de meçhul birine(örn. mesaj şişesine koyar denize atar da bulan okur diye). Haydi!!! Bununla kim uğraşır demeyin sırlarınızla son bir kez yüzleşin.




Gözüm kara atıldım yola

Önümde tepeler veremem mola
Engel olurlar tapamam kula
Elimi açar yalvarırım Râbba.

Yeni bir gün başlıyor uykusuz
Hayatın içindeyim kuşkusuz
İçime çekiyorum korkusuz
Ölümü bekliyorum fütursuz


Kartal olup kanatlanır giderim
Dünya benimmiş gibi hissederim
Tek başıma dolaşır eğlenirim
Kalbim hür olsa da bağlıdır zincirim.

GÖNÜL YORGUNLUĞU

21. yaşımın tam ortasında
Gece yarısı yine yollarda
Bedenim yıpransa da
Gönül yorgunluğu bir başka

Elinden alı verir ansızın
Değerlerini, değer verdiklerini
Bir adım daha attırmaz sonsuzluğa
Sıkıca tutar atar bir boşluğa

Gönül yorgunluğu bu affı yok
Oldu mu bir kere dönüşü yok

Hayattan zevk alamazsın
En hareketli günden sıkılırsın
Yaşadığın her saniyeyi sorgularsın
Çıkış yolu arar da bulamazsın

Gönül yorgunluğu bu affı yok
Oldu mu bir kere dönüşü yok

SENİN İÇİN (ABLAMA İTHAF EDİYORUM)

Özledim seni, canım ağzım da
Zaman içinde bir kapı açılsa da
İlk ayrılığımıza gidebilsem de
“Ne olur gitme” diyemezdim
Dert büyük derman yok
Aşk büyük âşık yok
Bir ironide sıkışmışım
Ağlamak isterim ama ne için
Gülmek isterim senin için

Gözlerim dolu dolu şimdi
Yanımda olup şöyle bir
Dokunsan bam telime
İçimden gelenler inan
Ulaşır da gözlerimize
Gölleri denizlere
Irmakları nehirlere çeviririz
Dert büyük derman yok
Aşk büyük âşık yok…

Olması gereken belki de bu
Ben senden sen benden uzak
Rüyalarda buluşursak
Gözyaşlarımı içime akıtacak
Sevgimizi ortaya çıkaracak
Seni mutlu edeceğim
Dert büyük derman yok

Aşk büyük âşık yok…

AFFEDİN BENİ DOSTLARIM

Kısa metrajlı film bütün hayatım
Yazan, yöneten ve kahramanım
Şimdi ise izlerken hatırladıklarım
Yanlışları yaşadığım hatıralarım

Sorumluluklarımdan kaçışlarım
Yalanlarla insanları aldatışlarım
Hayal kırıklılıkları yaşattıklarım
Ve önünde yabancılaştıklarım

Nihayet yaşadıklarımın sonunda
Yaşattıklarımın farkında
Eserimle uçurumun kenarında
Kollarımı açmış vicdanımla başbaşayım

Rüzgarın yaşarttığı gözlerimle
Soğuk havanın titrettiği sesimle
Avazım çıktığı kadar bağırırım
Affedin beni dostlarım..

TEK BİR YER VAR

Anlayışla kapısını çalacak
Sadakatle beklenecek
Sabırla istenilecek
Tek bir yer var

Para ile alınamayan
Karşılıksız çalışılan
Fedakarlık gerektiren
Tek bir yer var


Yalın benliklerle girilen
Saf sevgi ile beslenilen
Sadece saygı beklenilen
Tek bir yer var


Bir yerine iki aldırtan
Ben yerine biz dedirten
Paylaştıkça sevindiren
Tek bir yer var


İnsanda her şey çift ama
Hayatta bir defa paylaşacağınız
Tek bir yer var

NE GÜZELDİR AĞLAMAK

Sevdiğini her şeye rağmen ardında bırakıyorsan
Durup bakarsın, bakmaya kıyamadığın gözlere
Belki de son defa dokunursun sımsıcak tenine
Söyleyeceklerin düğümlenir de yutkunursun.
Kelimelerin yetmediği yerde ne güzeldir ağlamak

Bırakıp gitmek o kadar kolaydır ki
Anlamazsın süzülen her damla yaşla
Seni mezarından önce kalbine gömdüğünü.
Kelimelerin yetmediği yerde ne güzeldir ağlamak

Bilmez ki onu sevdiğinden terk ediyorsun
Bilmelisin ki seni unutamayacağından korkuyor
Hayat işte, sen derdini o nefretini anlatamıyor.
Kelimelerin yetmediği yerde ne güzeldir ağlamak
Ve ağlayarak ortak paydalarda buluşmak…

by Sinan YAVUZ

KISACASI

Herkes kendi zindanında doğar
Kendi yarattığı duvarlarla yaşar

Parmaklıklarından hayata bakar
Hücresindeki yalnızlığına bir ışık arar

Sorularına tek başına cevap arar
Gördüğü ve duyduğuyla yorum yapar
Bilmez ki toplumda bir dört duvar
Hayat yanlış ve acımasızlığıyla başlar

Ama insan, anlattığı ve anladığı kadar mutlu
Güvendiği ve güvenildiği için dertli
Aldığı kararlarla bir o kadar kederli
Korkularımızla kendimiz değil,
Tecrübelerimizle istenilen insanlarız.
Kısacası kendimizi kendimize saklarız…


İÇİNDE SIR OLAN ŞİİRLER 4

Anlatamadığım bir dert var içimde
Yazmadan önce haykırabilseydim keşke

Satır aralarında kaybolan bir ben var
Ellerimden tutup çıkaracak birini arar

Leyla değil mecnun olmak zor bu devirde
Kahraman olmak değil Fatih olmak zor

Okyanus kadar çetin bir o kadar da derin sevda için
Çocuksu ama, kalbim seni sevecek kadar yetişkin.


İÇİNDE SIR OLAN ŞİİRLER 1

Yıkılmış hayallerimizin peşinden koşarken,
Azıcık bıkkınlık azıcık ümitsizlikle.
Geride kalanlara omuz silkerek bakarken,
Mağrur ama kırılgan kalbinle.
Uçurumun kenarında hayatla dalga geçerken,
Rahat ama tedirgin halinle, seviyorum seni...


İÇİNDE SIR OLAN ŞİİRLER 3

Miğferini kuşanmış kahraman asker
Ufuktaki düşmanın yolunu gözler
Avazı çıktığı kadar bağırır Allahû Ekber
Varsa canı cananı vatan için heder eder
Varlığı gizli açık düşmanlar için büyük keder
Ezelden geldi ebede gidecek şanlı asker
Zamanın yok edemediği anlamlı tek değer


İÇİNDE SIR OLAN ŞİİRLER 2

Amansız bir sevdanın peşinden koşmak,
Yaralı bir güvercine ölesiye yardım etmek gibi zor.

Çiçeklerin kokusunu doyasıya içine çekmek,
Aynı topraklarda seninle dost olmak gibi hoş.

Koca dünyanın düzenine inatla, aşk için savaşmak
Ay’a kement atıp yanına çekmek gibi zor

Yağmurun altında sırılsıklam olana kadar gezmek
Aşkınla el ele, gökyüzündeki yıldızları saymak gibi hoş


TEK KİŞİLİK GÖSTERİ


Bir dünya yaratmışım kendime yalanlarla
Senaryomu ümit ile korku arasında yazmışım inatla
Kimi kan kimi gözyaşı ile süslemişim heyhatlarla
Hayatın tek kişilik gösterisiyim yalnızlığımla


Yalanların arkasında gençliğin heyecanlarıyla
Şimdi ise orta yaşlılığın pişmanlıklarıyla
Kimi sitem kimi sevinç ile yaşanmışlıklarıyla
Hayatın tek kişilik gösterisiyim hatalarıyla


Sevdiklerim olmasa uyanamazdım telaşla
Yalanlarımın, tek kişilik gösteri palavrasıyla
Kimi hüzün kimi mutluluk paylaşımlarımızla
Hayatın tek kişilik gösterisiyim anılarımla


Yeni bir hayata başlıyorum bana yabancı dünyada
Senaryomu ümit ile korku arasında yazıyorum inadına
Kimi aile kimi dostlarla apar topar bir yolda
Hayatın tek kişilik gösterisiymişim yalnızlığımda


İNSANSIN

Emaneten durduğumuz bu dünyada sende insansın
Kaderinde, düşüp kalkıp yol almakta var çünkü insansın
İnancını kaybetmeden her şeyi yapsan da yinede insansın
Leyla değil aşk için mecnun olsan da İllede insansın
Esaret altında özgürlük için savaşsan da yalnız insansın
Meleklerin yeryüzündeki silueti olsan da inadına insansın

DOYA DOYA

Ben sevmenin mahkûmu, kaderimin sürgünü
Ayağımdaki prangalarla, hatalarımın esiri
Etrafımdaki parmaklıklarla, zamanın tutsağıyım

Kendi benliğine hapsolmuş çaresiz ruhum.
Ne yaman bir çelişki içinde kaybolmuş,
Sesimizi duyuramayınca kağıda sarılmış,
Gözyaşlarımızı kalemimizin mürekkebi yapmıştık.


O mürekkeple yazmaya devam ediyorum
Sen üzülme, hayata inat hayallerimizi paylaşıyorum
Şu birkaç satırda doya doya özgürlüğümüzü yaşıyorum…

BAĞ


Karanlığın içinde adım adım kayboluyor,
Zamanın eridiği gibi eriyorum ufukta.
Şimdi ne ben onu eskisi gibi sevebilirim
Nede o beni eskisi gibi bekleyebilir

ETME !!!




Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, ziyan olmuş senin için
Bizi öyle harab, öyle ziyan ediyorsun, etme.
Ey, makamı var ile yokun üstünde olan
Sen varlık sahasını terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan
Sen ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Şekerliğinin içinde zehir olsa dokunmaz bize
Sen zehri şeker, şekeri zehrediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
İsyan et eyy arkadaşım, söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.

HZ. MEVLANA

SIKILIYORUM SEBEPSİZ YERE !!!


Bu aralar yaptığım hiçbir hareketten zevk alamıyorum. Yediğim yemeklerden sıkıldım karnımı doyurmaktan başka bir şeye yaramıyorlar. Hani bazı insanlar tattıkları bir lokmadan inanılmaz bir haz duyarlar ya işte bende kalmadı o haz dan. İçtiğim suda tatsız tuzsuz gelmeye başladı. Ders çalışmak bile inanılmaz bir ızdırap şimdilerde. Film izliyorum kafamı dağıtayım diye ama nafile. Müzikten de zevk alamaz oldum. Belki kaliteli müzik yok piyasa da ondandır. Ama eski klasikleri dinlemekten de sıkıldım. Yalnızlıktan sıkıldım. Hayatı kendi içimde yaşamaktan sıkıldım. İnsanlar benim için “ne der” “ne konuşur hakkımda” diye düşünerek hareket etmekten sıkıldım. Hayatımın bir amacı yokmuş gibi geliyor. Ve gözümüzde büyüttüğümüz için zor. Aslında hayat ne kadar basit arkadaşım. Okulunu bitir ailenin senin için beğendiği bir bayanla evlen, çoluk çocuk sahibi ol. Onları büyüt ve sonra da rabbine kavuş. Benim durumuma düşmek gerçekten kötü. Her şeyin mükemmel olması için çabalayan bir insan olmak. Bunun için 15 yıldır savaşmak ve 2 hafta da yaptığın her şeyi elinin tersiyle itip bitiri vermek. Ne acı değil mi? Herkes mükemmel bir hayat yaşayamaz. Bende bunların arasında olacağım galiba. Ortalama gelirle, ortalama bir bayan, ortalama standartlarla, ortalama bir yaşam. Mutluluk tablosunun altında sürekli acı ve hüzün...


AYNIYIM İNADINA


 
Korkma, sen istemezsen bir daha çıkmam karşına

Kader der boyun bükerim, dert açmam başına
Kalbime taş basıp uzaklara gider, kalırım tek başıma
Unutmak isterim güzel gözlerini, sarılırım yorganıma
Korkma, beni nasıl tanıyorsan öyleyim inadına
Kendini benim yerime koy ve konuş allah aşkına…



İLK YAZIM YAĞMUR İÇİN...

Bugün olağanüstüydü. Uzun zamandır bu kadar güzel bir yürüyüş yapmamıştım yağmurla birlikte. Uzun yürüyüşüm sırasında sadece onun anlattıklarını dinledim. Bana konuşmak için fırsat kalmadı. O kadar doluydu ki… Hepsini dinleyemesem de payıma düşeni fazlasıyla almıştım sırılsıklamdım. Yol kenarında ki parkın içerisinde olan sıradan bir belediye piknik masası gözüme çok güzel göründü o sırada. Duyduklarım karşısında biraz üzülmüş, yorulmuş ve kafam karışmıştı. İlişi verdim hemen. Ağaçların ortasında yağmurla yoğrulmuş toprak kokusunu doyasıya içime çekiyordum. Bu duygu tek kelime ile MUHTEŞEM… Yağmur böyle güzel ve masum ağlarken. İçimi bir dert kapladı benimde ve onunla birlikte ağladım. Aklıma geldi sonra… Anlattıklarını ve sitemlerini düşündüm. Acaba her tanesi sevgililerin bir birleri için döktükleri gözyaşlarımıydı? Neden böyle düşündüğüme düşünüyorsunuz hemen açıklayayım. Hani hep anlatırlar her yağmur tanesini ve kar tanesini farklı melekler yeryüzüne indirirmiş. Eğer bizim bildiğimiz su ise yağmur. Onca melek neden? Anlattıklarımı fizikle çürütmek isteyecekler olacaktır onlara da söyleyeceğim bir şey var. Aklınız kalbinizin önüne geçmesin çünkü sevgisiz dünya yaşamaya değmez…


ŞAŞIRDIM KALDIM İŞTE

Şaşırdım kaldım işte! .....

Sözde senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla
Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarlarla
Karşıma çıkıyorsun en soğuk mimiklerle
Adını yazıyorum bulduğum fırsatlarda
Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla
Başbaşa kalıyorum sonunda hayallerle
Sözde sana koşuyorum dolu dizgin atlarla
Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle
Öldür bendeki beni sonra dirilt kendinle
Çarpsan kara sevdayı en azından yüzbinle
Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle
Kaç defa çıkıp geldim buralara inatla
Ama her dafasında dönemedim seninle
Hangi düğüm çözülür nazla, sitemle, kinle
Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle
Şaşırdım kaldım işte bilmemki nemsin
Bazan kızkardeşimsin bazan öpöz annemsin
Sultanımsın susunca; eksilmeyen çilemsin
Orada ufuk çizgim, burada yanım yöremsin
Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin
Çaresizim çaremsin,
Şaşırdım kaldım işte bilmemki nemsim


YAVUZ BÜLENT BAKİLER

PAYLAŞABİLDİKLERİMİZ

Kulaklarımda martı ve dalga sesleri
Sanki deniz kenarındayım
Kollarımı açmış bekliyorum
Rüzgârın tenimde gezinmesini
Bir sevgilinin sıcaklığını bekler gibi
Gelen gözyaşlarıma ağlayan yağmur oluyor
Acaba aynı yağmurun altında mı ıslanıyoruz?
Ağlamasan da yanaklarından süzülüyorlar mıdır?
Benim için yanaklarına bir buse konduruyorlar mıdır?
Belki Sığındığın dört duvar arasında bizi dinliyorsun?
Rüzgarı ve yağmuru paylaşamasakta
Yine de paylaşabildiğimiz gerçekler var
Tek başınalığımız ve yalnızlıklarımız…

ÇIKIŞ YOLU

Hatalarımın çıkmazında sıkışmışım
Çıkış yolunu kalbimdeki aşkla aramışım

Tek isteğim

Gözlerine bakıp orada kaybolmak
Ne gecenin karanlığında dolaşmak
Ne yıldızların kalabalığına hayran kalmak
Ne de denizle konuşmak istiyorum
Seninle değerlenen hiçbir şeyi istemiyorum
Gözlerine bakıp orada kaybolmak istiyorum.


Ama şimdi sen elimin uzanabildiği
Gözlerimin göremediği bir yerdesin
Kalbimdeki aşkla arıyorum seni
Ses ver yoksa beni duymuyor musun?
Gözyaşlarımı da mı görmüyorsun?
Beni benle yalnız mı bırakıyorsun?
Gel tut elimden çıkar beni
Aydınlık dünyada sensiz karanlığımdan…

SENİ DÜŞÜNÜNCE


Seni düşününce sol yanım ağrıyor
Her nefes alışımda bir başka acıtıyor


Seni düşünmediğim anlarda yürüyorum
Sağ tarafım ağır basıyor sendeliyorum

Bir çatının altında duramıyorum
Üçer saatlik vardiyalarla git… gel…

Nerdesin ne hallerdesin bilemiyorum
Seni düşünmeden edemiyorum

Dostlarla buluşup seni anlatıyorum
Erkeler ağlar mı? diye hayıflanıyorum


Ama ağlayacağım
Bir gün, bir gün benim olursun diye
Ölene kadar bekleyeceğim…



ZAMANIN ACELESİ VAR

Zamanın acelesi var insanlar için
Ağlamaklı birinin imdadında mı?
Yoksa sevincini yaşayanların uzağında mı?
Neyin peşinde olduğunu kim bilebilir

Zaman benim yanımda değil sadece
Ne imdadımda nede uzağımda
Tam ortasındayım yalnızlığın
Bir gece daha uzun geçiyor ve ağlamaklıyım





PİŞMANIM

Şimdiye kadar tüm şairler
Sevdiklerinden ilham aldılar
Hayallerindeki kendilerinden
Belki de korktuklarından
Hayal kırıklılıklarından beslendiler
Ya da yaşamaya değer ne varsa hepsinden

Bende yazmaya başladım şimdi
Ürkek ve toy bir kalemim bende
Sevdiklerimden ilham almaya başladım
Belki de yitirmekten korktuklarımdan
Dilimin ucuna gelip cesurca haykıramadıklarımdan
Daha tatmadığım aşkın hasretinden belki

Kim ne der diye utanmadan çekinmeden
Sonsuz beyazın içinde bana dair çizikler bıraktım
Yaşadıklarımı yaşayanlarla paylaşmak adına

Yeni sorularla çepe çevre kuşatılıyorum şimdi
“Seviyorsun” diyorlar “âşıksın belli”
Ama evet demekten korkuyorum
Ya kalbini kırarsam, ya beni terk ederse
Ya erkenden ölürse, bu benim sonum olur…
Bu yüzden hiç kimseye aşığım diyemedim
Dudaklarımdan iki kelime hiç dökülmedi, dökülemedi
Ne varsa aşk adına her şeyi kalbime gömdüm
Şimdi halime bakıyorum
İçi boş, yalnız ve hayalet gibi bir adamım.
İnan ölesiye pişmanım…


KAÇIŞ


Karanlığın içinde sadece ben ve yitik düşüncelerim.
Kendi varlığımdan bile şüphe ediyorum bu yerde
Ne ılık rüzgârın yaprakları okşaması var
Nede sıcak ağustos akşamlarının vazgeçilmez sesi
İnan ateş böcekleri dahi ortalıkta yok

Kafamı kaldırıp uzaklara bakıyorum
Alabildiğine uzun ve ince patikanın sonunda
Ümidim kadar parlak bir ışık görüyom

Bir çözüm ararcasına arşınlıyorum


Ama yürüyor yürüyor ulaşamıyorum
Yoruluyor dizlerimin üzerine düşüyorum
Biraz soluklanıyor ve ayağa kalkıyorum


Az sonra müthiş bir acı hissediyorum
Acının geldiği yere dokunuyor
Etrafında bir tür ip hissediyorum
Her atışında biraz daha sıkılaşan,
Sıkılaştıkça dayanılmaz bir hal yaşatan ipler


Geldikleri yere dönüyor bakıyorum
Dizlerimin bağı çözülüyor kala kalıyorum
Onlar olmadan durduğum yeri aşındırıyorum
Ne bir adım ileri nede bir adım geri gidebiliyorum


Utanıyor, üzülüyor ve ağlıyorum
Geçmişimi bırakıp nereye gidiyorum
Bomboş bir yolda korkarak ve telaşla…

 


DEĞERSİZ ADAM

Güneşin yanında karanlığın koynundayım
Yazın ortasında hala montlayım
Üşüyorum…

Hayal değil gerçeklerle yaşamaya
Azmetmişim bir daha aldatılmamaya
Kararlıyım…

Duygularımın esiri olmuş
Şu genç yaşımda yaşlanmışım
Yorgunum…


Birden geri dönüp bakıyorum
Aslında kaçan zamanı kovalıyorum
Ümitsizim…

Şimdi ise herkesin yaralarına bakıyorum
Merhem değil sadece tuz basabiliyorum
Çaresizim…

Yinede ileri bakmaya çalışıyorum
Beraber adım atacak kimse bulamıyorum
Yalnızım…

Sahil kenarında yıldızlarla dost oluyorum
İnan denizle bile konuşuyorum
Korkuyorum…

Ne değersiz bir adammışım…
Herkesten değil kendimden kaçıyormuşum…



BEKLEYEBİLİYORUM SADECE

Kafamda cevap bekleyen bin bir soru ve düşünce
Bekleyebiliyorum sadece
Belki saatlerce, günlerce, haftalarca
Sonra geri dönüyorum, bakıyorum
Yeni sorular ve sorunlarla kuşatılıyorum
Çıkmak istedikçe içlerine batıyorum
Kafamı kaldırıyor, elimi uzatıyorum
Tutan olmuyor, bekleyebiliyorum sadece
Belki saatlerce, günlerce, haftalarca
Karanlık kuyunun dibinde, sessizce
Tutunacak bir dal arıyorum, çaresizce
Korkuyorum, bekleyebiliyorum sadece
Belki saatlerce, günlerce, haftalarca
Çıkış yolumu düşünüyorum ümitle
Korkmak yerine sarılıyorum dertlere
“Belki” diyorum “Belki çare olursam çıkabiliriz buradan”
Sarıldığım dertlerde sırtlarını dönüyorlar
Ağlıyorum ve bekleyebiliyorum sadece
Belki saatlerce, günlerce, haftalarca
Gözyaşlarımı silerken, dudaklarımda iki kelime
Çaresizim ve yalnızım ...




Küçük BEN

Fotoğrafım
BIR BEN VARKI BENIM ICIMDE BENDEN ÖTE BENDEN ZIYADE...

Bana KATLANANLAR